
Elif’in, Kader'i “Müdür Anne, ben ne zaman özgür olacağım?” “On sekiz yaşına geldiğinde, bok böceği!” “Peki, kaç akşam var?” Müdür Anne‟nin sinirle, sıkıntı ve anlaşılabilir bir isteksizlikle vereceği cevabın benim için önemi büyüktü. “On parmağını üç yüz altmış beşle çarp!..Tövbe, tövbe!.. Git başımdan çocuk; oynattığın o parmaklarını kırarım senin!..” Nereden bilirler böyle şeyleri; özgürlük mözgürlük! Siniri tanıdıktı, masasındaki rulo edilmiş kağıtlar elini çekince kendiliğinden hırsla kapandı. Ama neden kızdığını anlamadım. Hem neden her seferinde “bok böceği” diyor ki? Üstelik herkesin yanında… İçim bulanıyor. Aynı gece yatağımda parmaklarıma bakıp önce üç yüzleri, sonra altmışları, sonra da beşleri topladım; ama bir önceki sayıyı aklımda tutamadığımdan özgürlüğümün kaç gün ötede olduğunu hesaplayamadım. Bir süre sonra sidik kokan yatakta bana uzun gelen pijama altımı, kısa gelip belimi üşüten pijama üstümü çekiştirirken ayaklarım terli, s...