Ayşe tatilde 7
Arkadaşlar şehirde broşür kalmadı hepsini ben topladım. Apartman girişindeki posta kutularına atılan broşürleri okumadan atan ben, Peington sokaklarında ne bulduysam lüzumlu,  lüzumsuz ama çok renkli, topladım. Kısa ve öz yazıldığı için akşamları okurum maybe…(belki…)
Dün, akşam yürüyüşünde, karşıdan karşıya geçerken panik yaptım. Anam ben hiç corner(köşe) kullanmıyor muşum. Karşıdan karşıya, yolun orasından çapraz ööööyle geçiyormuşum. Zaten burada trafik ters, sağa baksam olmuyor, sola baksam olmuyor, mutlaka bir sürpriz var. Dün akşam da ööööyle sersem sepelek geçerken arabayı görünce sağımda, kendimi karşıya atayım derken, yuvarlandım düştüm, bir ara ayağımı bulamadım, çapraz yuvarlandım. Kolum kanadı, pantolonum yırtıldı. Trafik durdu, önümden geçenler trenmişim gibi bakıyorlar. Yavaşça kalktım. Nihayet yolun karşıından bir kadın bağırdı"are you okey" "okey bacım, okey "dedim. Yavaş yavaş eve gelip duş alıp yattım. Neyse birkaç sıyrık. Böylece bu gün sidewalk dan (yay kaldırımı) geçmeyi öğrendim.

Bizim bütün erkekleri bir ay buraya getirip"please" ve "excuse me" öğrenmeleri gerekiyor. Teşekkürsüz biten bir cümle yok. Hem de gözünüze bakıp gülümseyerek...

Çarpım tablosunu üçler basamağında bilmediğiniz olursa bana sorun. Ne görsem 3 ile çarpıyorum ve almaktan vazgeçiyorum. Bu gün sterlinin 3600 olduğunu duydum yıkıldım. Ben 3 küsurü 3000 e  yuvarlamaya razıydım.

Bugün derste cv yazdık. Öğrenci işlerine gidip maillerimde her daim hazır bulunan kızım Didem'in resimli cv sini çıkardım. Ödevimi yapmanın gururuyla teacher ime verdim. Hemen çoğalttı ve üzerinde çalıştııııık. İyi güzel de, şu anda yani gece yarısı, sınıftaki yirmi ila yirmi beş yaş arası arap sıpalarının elinde Didem'mimin gülümseyen renkli resmi vaaaaar. Dido duymasın  beni keser.

Akşam üstü sahile iniyorum, burada güneş gece on birde battığı için akşam üstüüüüüü bitmiyoooor, bitmiyor..  Yemekten önce gidip çocuk parkına oturuyorum. 6-13 yaş arası. Çimlere uzanıp onları dinliyorum çünkü ancak onları anlıyorum. Anaları gibi gevelemiyorlar. Dosdoğru  konuşuyorlar.
Yol kenarlarında bizim at arabalarına benzer, özellikle süslenmiş çiçek dolu tezgahlar ve oturma bankları var. Bunları ölen anne ve babalarının anısı  için yaptırıyor üzerine de onların isimlerini yazdırıyorlarmış. Çok hoş bir fikir. Doğuuuş ben de isterim oğlum. Ama Ayvalı durağının yanına yaptır emi? Belki bir  gün, bir İngiliz turist köyümüzü yazmak isterse oturuversin.

Yanımda bir old(yaşlı) kadın var. Şarjlı sandalyede iki büklüm oturuyor ama  dudaklarda kırmızı ruj, tırnaklarda mor oje var. Bu yaşlılar, sen kaldırımda yürürken arkandan sessizce geliyorlar, duymuyorsun. Sonra titrek bir excuse me, arkana bir dönüyorsun korku filmi gibi, tuhaf yaşlılar. Yine bu yaşlıların şişmanları ölmüş, zayıflar ölememiş, ölemiyo... Ölemeyenlerin çoğu el ele, çift çift geziyorlar. Kırk yıl aynı adamla yaşama başarısı mı göstermişler, yoksa sık sık different (farklı) çiftleşmeyle mi bu günlere gelinmiş bilmem.

Bu günlük bu kadar
Ben sahile gidiyorum. İngiliz halkını, güneşin ilk çıktığı gün göreceksiniz, amanın bir açılıp saçılıyorlar, kabak çiçeği misali. Amaaaa! Akşam dönüşleri daha komik. Bebeler dahil kıpkırmızı olmuşlar, kremleri yağlamışlar parıl parıllar, pek güzel pek, insanın içi açılıyooooo.
Öpüldünüz

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KEVSER RUHİ.

HASAN UYSAL

AHMET TELLİ