DEDEMİN MEKTUBU

Oğlum,
Mektubunu aldım. Mektup yazacaktım, o gün posta yok cumaya gidecekmiş. O zamana kadar seni gelir diye bekledik maalesef sen de oralı bile olmadın.
Şimdi ana ve babanın düşünce ve görüşleri ana ve babaya itaat edecek bir evladın bütün hayatı boyunca arkadaşlık edeceği eşi seçmekte göstereceği titizlik ve düşünceleri ve en böyük vebalı yüklendiklerini elbette takdirden aciz değilsin. Çünkü artık atini bırak istikbali biraz olsun görmen lazım gelen bir vazifen ve istikbalin hayat arkadaşı seçmek ve idrakli görüşlü hareket etmek çok doğru ve yerinde olan bir şeydir. Ne Muammer’in ve ne de benim laf ve sözlerimiz senin görüşlerine engel olamaz. Fakat uzun seneler ve hali hazır içinde bulunduğumuz zaman ve zemini sen o kadar idrak edemezsin. Gerek Letice, Kadriye, Kemal, Muharrem bunlar kısa görüşlü ve kısa düşünceli insanlardır. Burayı uzatmayayım şimdi asıl mevzuya dönelim.
Hüseyin’in kızı, evet babası zengin olabilir, belki de sana yardım edebilir, fakat bir gün olurda ufak bir kalbini kırdığı zaman onun servet ve samanını ayakaltına alır ve çiğnersin. Çünkü bizim karakterimiz üzüm için bağ duvarına yaslanmayız. Serveti Allah verir. Bu kız fena değil, gözde horda değil, ince işleri var. Nispeten terbiyeli ve ufak bir israftan çekinir. Baba ve anasından öyle gördü, seni ev yapmak bir aile saadetine kavuşturmak için ümidim vardır. Senden mektubu alınca sarhoştum Pembiş kapıdaymış yanına vardım, senin kızı alacağım dedim. Onun üzerine Melihagile  belki sekiz defa gelmiş, Yüksel’i severiz, kendimizindir, biz bir şey istemeyiz diye zımmen söylemiş. Elleri ile hatta ufak bir masrafla alabilirim. Hem şimdi bir tek kelime ile peki diyecekler. Bu böyle. Bunun vereceği çeyiz bir evi idare edecek durumda bulunur ve masrafsız iş de olur. Fakat yokarıda dediğim gibi servet ve saman elin olduğu ve bir gün ufak bir can sıkıntısı ile baştan aşağı kırıp dökmek karakterine haiz bir oğlum olduğunu ve bu halini bildiğim için bu hususları incele, düşün.
İkincisi, bizim Zübeyde’nin kızına gelince, ilk mektep mezunu, kız sanat okulunu bitirmiş. Güzellik itibariyle ayın on beşi gibi parlayan mehtaptır öbürünün yanında. Fakat fakir, bunula beraber kendimizin ve kendi varlığımızdır. Dur değin yerde durur, yanına takar bir memur olursan sana layık bir karılık ve evine sadakat gösterecek bir varlığa sahiptir, hem sana hem yuvasına bağlı bulunmakla beraber emrinde bir köle bir kadın olarak ebedi kalır. Yokarıdaki biraz malına mağrur olabilir amma bunda bu olmaz.
Şimdi üçüncü mesele Perihan, bu kız ise, bu günkü durumunla mütenasip onunda aslı belli, nesli belli, mutaassıp bir baba evladıdır. Fakat tahsili, görüşleri, anlayışları senin kafanla birdir. Ona belki sert söyleyemezsin fakat anlaşırsın. Birbirinizi ikna suretiyle aile yuvasının ne demek olduğunu sen de idrak eder, oda idrak eder ki hakiki bir saadet yuvası ve anlayışlı bir varlıkla aşacağınızı ümit ederim. Bu gün ticaret lisesi bitirmiş ve Ankara terbiyesi görmüş bir kızdır. Oldukça münevver zümreler içerisine dahil olmuş. Birbirinizi anladıktan sonra hakiki bir yuvaya sahip olursunuz. Nazari ile bak benim halime, niçin Letice teyzenle anlaşamıyoruz, sebebi onun cehaleti ve kocasına karşı göstermesi icap eden bazı noksanlıklarıdır. O da okuryazar ben seviyede bir insan olsaydı belki bu şekilde olmazdı, belki bendeki asabiyet, okuryazar olsaydı ayrılmamıza sebep bile teşkil ederdi. Bugün Perihan bir memuriyet alsa bir bankaya girse, sen de bir bankada bir müddet çalışsanız ve evinize azami altı yüz lira girer. Yine refah ve saadet içerisinde yaşarsınız zamanla orada gece ticaret lisesi varmış sende ona devam eder yüksek ticaretten mezun olur yine de ticaret hayatına atılmış olursun. Perihan şimdi gece ticaret lisesine devam edecekmiş, Hacı söyledi bir get Emine nenem gelmiş ziyaretine geldim diye bir uğra hal ve ahvalleri hakkında bir fikirde bulun. Bunlar eyi düşünülecek kafa yoracak işlerdir. Eş seçmek ebedi bir arkadaş olacağın kızı bulmak zordur. Hatta ben bile ısrar etsem sen beni ikna yoluyla iknaya çalışman lazım. Her ikimizin görüşleri birleştiği zaman o zaman karar vermek ancak kabil olabilir.
Geçen gün bundan on gün evvel yine bermutat sarhoştum, evde otururken aklıma esti Ankara’ya gelmek için Tosunun İbrahim ağaya vardım. 100 lira aldım, bilet aldım, tekrar döndüğümde – ne yapacaksın ANKARA’DA –dedi. Ben de bizim çocuğu nişanlayacağım, sizler zenginsiniz yanınıza uğranmaz, deyince “oyleyse biraz tehir et get paranı geri al” dedi ki, ben de kızımı veririm manasına gelir. Ufak bir masrafla onu da alabilirim. O da zengin,o da servet sahibi ve hem de pek temiz, temiz dedikçe temiz bir adam meteris çarşısının hepsine değişmem. Fakat bacın Aysel, kız biraz çirkin dedi. Çirkin de değil biliyorum ama ailev terbiyeli, deveci kızı yinede, buna rağmen zamanın münevver çocukları meyanında, şimdi cahil çocuk kaldı mı. O da ben de biraz aldırış etmedim. Burası lazım değil. Aşağıya indim cebimdeki yüz lirayı- İbrahim ağaya götür ver- dedim ama kime dedim bilmiyorum. Yalnız Tecirin Hasan Hüseyinden şüpheleniyorum amma hatırlayamadığım için bir şeyde söyleyemiyorum. İşte bu yüz lira da böylece getti canım… ve canın sağ olsun, üç gün yine içki yüzünden hasta yattım, kalktım neden sonra para aklıma düştü. Sana temin ederim ki Yüksel kırk nasihatten bir musibet evladır derler.  Yirmi beş senedir içtim zararından başka bir şey görmedim. Artık bu son, kararım katidir buna kalbin gibi emin olabilirsin aslan oğlum. Artık bundan sonra içki bana haram oldu, kalbin gibi inan. İftihar ettiğim bir şey var o da elhamdüllillah kimseye muhtaç olmadan seni bu güne kadar yetiştirmem, kızımı gelin etmem, evimi yaptırmam. Nu serhoşlugun ifratına varsam sizlere bakamasam ne olurdu. Olmasa eyidi amma oğlum bu günümüze de şükür, daha kötüsü de var bu halimizle yine iftihar edelim.
Bu faslı da kapatalım, gelelim asıl mevzumuza iyi düşün, eyi taşın bu üç kızdan hangisini tercih edersen tercih hakkı senin, tensip hakkı bizim, daha olmazsa sabır et, elde neler var fakat dibi görünmedik kapıdan su içmek biraz zor, bu zamanda el kapısına varmak ancak maddi varlığa dayanır, fakat senin gibi istikbalini temin etmiş bir genç için herkes ağzını açmış vereyim der. Ben bu kanaatteyim. Dışarıda mitik var, kulağım sağır oldu ve hem de yoruldum. Benim yorulduğumdan daha fazla senin kafan işlesin ve kafanı yor. Kati kararını bildir ve hem de kim ne derse desin ancak baba ve oğul arasına kimsenin fikri girmesin. Çünkü senin ve benim kafam biraz işler ve ileriyi görerek hareket ederiz ümidindeyim.
Ya  taksim ya ölüm avazeleri yükseliyor, Nevşehir yer yerinden oynadı, binlerce halk demirci dükkanının önünde bağırıyor. Bunu arife günü yazdım fakat ne zeman postaya vereceğim belli değil. Aman Yüksel senden ayrılmak istemiyorum, yazayım yazayım istiyorum ama artık kafam şişti. Kısaca yokarıda söylediklerimi iyi anla ve eyi düşün. Netice kararını ver bana bildir. Ben her üçü hakkında karara varamıyorum, karar senin sonra bana kabahat bulma, senin gibi bir evlada sahip olduğum için bahtiyarım çünkü haylaz ve cahil bir evlat olsaydın ne yapardım. İşte ufak bir evlenme işinde herkes Yüksel’e vermeyip de kime vereceğiz
 Demeleri beni bilseniz dünyanın en mesut ve bahtiyar babası yaptı. Allaha ısmarlar sevgilerimle gözlerinden öperim. Kulağıma cırıl cırıl bir kadın sesi geliyor kim bilmem. Ya taksim ya ölüm, osandık radyodan da buradan da daireden hem yazıyorum hem dinliyorum. Huuhhh bir cigara yakayım müsaade buyuru musunuz beyefendi. İstersen Kucurun hacı Ahmedin kızını da alabilirim, yalınız olmaz, canın sağ olsun. Şu cigarayı içeyim de ikinci bir yazı daha var onuda yazayım. Fakat bu lafım kati ve sözümü tutmak suretiyle yazacağım müsaade. İşte sigarayı yaktım dinleniyorum… Al sana bir laf daha – muhterem hemşerilerim, din gardaşlarım, buraya toplanmış bulunuyoruz,- mitikden kısa notlar operlodan geliyor ses anlaşılmıyor. Aslan diyarında kaleden gör bir top sesi,  cigara yarım, dışarıya çıkacağım osandım. Mektep işinde mecburi hizmete neyim girme onu da tafsilatlı yazarım; gözlerinden öper ulu tanrıya emanet eylerim. Allaha ısmarlarım arslan oğlum. Ragıp Bey’e(ragıp üner) verdiğin hediye hakkında ne konuştun malumat yaz. Yazını okunaklı yaz okunmuyor, müşkilat çekiyoruz. Çoluk çocuk cümlesi selam eder. 27/6/958
Baban
 




Dedemin mektubu yazdığı tarihlerde ülkemizde huzursuz günlerindeki olayları anlatan makale aşağıda, ilgilenenlerin okumasını öneririm.


 Gönyeli katliamı, 12 Haziran 1958 tarihinde Kördemen köyünden bir grup Kıbrıslı Rum'un, Gönyeli köyünden Kıbrıslı Türkler tarafından saldırıya uğraması olayı. Katliamda sekiz Kıbrıslı Rum öldürüldü, beş kişi ağır yaralandı. 1958 yılı, Kıbrıs’ta Türk ve Rum milliyetçiliklerinin doruk noktasına ulaştığı yıldı 10. Bir taraf bölünmeyi bir taraf Yunanistan’a bağlanmayı istiyordu. EOKA örgütünün Kıbrıs’ta gerçekleştirdiği silahlı eylemler ve bu eylemler sonucu zarar gören Kıbrıslı Türklere ilişkin haberlerin Türk kamuoyunda yer almaya başlaması, ülke genelinde tansiyonun yükselmesinde etkili oluyordu. Yunanlı Georgios Grivas’ın başında bulunduğu EOKA’nın silahlı eylemlerine karşı, Kıbrıslı Türkler “Volkan”, “9 Eylül Cephesi” gibi çeşitli örgütlenmelere gitmiş, fakat bu oluşumlar gerekli başarıyı sağlayamamıştı. EOKA saldırılarına karşı Türk savunmasını sağlayacak bir örgütün kurulması konusunda bizzat Ankara’dan sağlanan destekle birlikte11, Rauf R. Denktaş, Burhan Nalbantoğlu ve Mustafa Kemal Tanrısevdi’nin girişimleriyle, 1957 yılı sonunda “Türk Mukavemet Teşkilatı” (TMT) oluşturulmuştu12. Bu teşkilatın ilk önemli girişimi, tarihe 27-28 Ocak 1958 olayları olarak geçen mitinglerdi13. İngiliz sömürge yönetimine ve Enosis’e karşı, 27 Ocak 1958’de Lefkoşa’da Kıbrıslı Türklerin gerçekleştirdiği ve İngilizlerin sert karşılık vermesiyle ölümler ve yaralanmalarla sonuçlanan mitingin14 ertesi günü 28 Ocak’ta başta Lefkoşa olmak üzere Magusa, Larnaka, Limasol ve Baf şehirlerinde yüksek katılımlı tepki mitingleri düzenlenmişti. Ada genelinde çıkan bu olaylarda, İngilizlerin sert müdahaleleri sonrası birçok Kıbrıslı Türk hayatını kaybetmiş ve Ada’da sıkıyönetim ilan edilmişti15. O günlerde yaşananlar konusunda Denktaş; “Ocak 1958 hadiseleri bizi halka, halkı bize tanıtmak için fırsat teşkil etti. 7 şehit pahasına dünyaya ilk defa olarak ‘Türk gibi yaşamak’ azmimizi işittiriyorduk. Örfi idarede müthiş bir sıkıntı ve yoksulluk içinde kalan halkımız; evlatlarını toprağa veren kardeşlerimiz ‘Vatan sağolsun eninde sonunda Mehmetçik gelecek ya” diyor ve bütün zulüm ve yoksulluklar Türk’e yaraşır vakarla sineye çekiliyordu” ifadelerinde bulunuyordu16. Ada Türkleri aleyhine yaşanan bu gelişmeler, Türkiye’de etkisini göstermeye başlamış, yükseköğrenim kurumları, sendikalar ve diğer sivil toplum örgütleri, “Taksim”e yönelik propagandalarını hızlandırmış, gazetelerde her gün Kıbrıs’a ilişkin haberler yer almaya başlamıştır. Başta Dr. Fazıl Küçük olmak üzere ileri gelen Kıbrıslı yetkili ağızlardan 10 Stavros Tombazos, “Kıbrıs Milliyetçilikleri “Taksim” fikrini ön planda tutan açıklamalar, Türk kamuoyunun bu fikir etrafında bütünleşmesini sağlamıştı. Yediden yetmişe herkesin kendi kanlarıyla çizdikleri Kıbrıs motifli bayrak kampanyaları ülke içerisinde yaygın bir hale gelmişti17. 1958 yılında Kıbrıs ülke gündemini en üst sıralarındayken, geniş kitlelerin Kıbrıs duyarlılıklarını en iyi ifade ettikleri yöntem düzenlenen mitingler olmuştu. Ülke genelinde 8 Haziran’dan başlayarak 6 Temmuz 1958 tarihine kadar devam eden “Kıbrıs Miting”leri, “Kıbrıs konusundaki haklı davamızı dünya efkârına duyurmak” temel amacıyla gerçekleştiriliyordu. 1958 yılı “Kıbrıs Miting”lerini, 8 Haziran 1958 Pazar günü İstanbul Beyazıt Meydanı’nda gerçekleştirilen ve yaklaşık olarak 300 bin kişinin katıldığı mitingle başlatabiliriz. İstanbul mitingine gösterilen bu geniş katılım, bunun yaratmış olduğu heyecan ve mitingin geniş bir şekilde ulusal basında yer alması, Kıbrıs mitinglerinin ülke genelinde yaygınlaşmasında önemli etkenlerin başında gelecekti. Bunun yanı sıra, yukarda da değindiğimiz üzere, Demokrat Parti yönetimi de, 6-7 Eylül olayları sonrası Kıbrıs’a yönelik bu mitinglere yeşil ışık yakmış, gerçekleştirilen mitinglerle, Kıbrıs konusundaki Taksime dayalı çözüme halk desteğini sağlamaya yönelik politikasını uygulamıştı 18. 8 Haziran 1958 Pazar günü Beyazıt Meydanı gerçekleştirilecek olan İstanbul mitingi, İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği tarafından organize edilmişti. Mitinge yönelik çalışmalar günler öncesinde başlamıştı. Üniversite kapısına Türk bayrağı ve taksimi gösteren bir harita asılacak ve Atatürk büstü konulacaktı. Mitingde kullanılmak üzere, 100 bin pankart, 10 bin duvar afişi, 10 bin el ilanı ve 100 adette bez dövizin temini için matbaalar sipariş verilmişti. Miting’in sırasında, öncesinde ve sonrasında güvenliğin sağlanması en önemli konuydu. 6-7 Eylül olayları hafızalardaki yerini tüm sıcaklığıyla koruyordu. Geniş kapsamlı olacak bir mitingde buna benzer olayların yaşanması ülke içinde ve dışında Kıbrıs konusunda Türkiye’nin elini zayıflatırdı. Bu nedenle mitingdeki güvenliği sağlamak üzere il merkezinde bir toplantı gerçekleştirilmişti. Toplantıya vali ve belediye reis vekili Ethem Yetkiner başkanlık etmiş, Birinci Ordu Müfettişliği yetkilileri, İstanbul Merkez Kumandanı, Boğazlar ve Marmara Üs Korkumandanı, İl Emniyet Müdürü Cemal Tarlan ve muavinleri, il jandarma kumandanı, trafik müdürü, Eminönü ve Fatih kaymakamları iştirak etmişlerdi19. İngiliz, Yunan, Amerikan ve Rus konsolosluklar güvenlik altına alınmıştı. Patrikhanenin bulunduğu Fener semtinde güvenlik önlemleri en üst noktada tutulmuş ve burada sekiz tank konuşlandırılmıştı. Miting boyunca bütün sinema ve eğlence yerleri kapanacaktı 20. İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Başkanı Samet Gündoğan yaptığı açıklamalarda, Ankara’da yaptığı temaslar sonucu gerek iç işleri ve dış işleri bakanları gerekse Başbakan Adnan Menderes’in mitingin icrasından duydukları memnuniyeti kendisiyle paylaştıklarını basına ifade edecekti. Gerçekleştirilecek olan mitingle, başta İngiltere olmak üzere dünya kamuoyuna bir mesaj verilerek, taksim konusunda Türklerin kararlılığı duyurulacaktı 21. Anlara Üniversitesi olmak üzere, ülke genelindeki Talebe Birliklerinin de mitinge destek verdikleri görülüyordu. 1958 Kıbrıs mitinglerinin geneline baktığımızda gençlik ve kadın örgütlerinin ön planda olduğunu; ayrıca gerek iktidar gerekse muhalefetin olabildiğince bu olayın dışında kalmaya, miting meydanlarını siyasi bir araç olarak kullanmamaya özen gösterdiklerini de görüyoruz. İstanbul’da gerçekleştirilen miting saat 14’te başlamış ve çok geniş bir katılım gerçekleşmişti. Düzenlenen miting, Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda, İzmir’in işgali sonrası Türk halkının haklı tepkilerini tüm dünyaya duyuran Sultanahmet Mitingi’yle eş tutuluyor ve “Bizi yakından tanımamak hususunda Mora isyanlarından beri müşterek bir inat gösterenler, o mitingi de (Sultanahmet) küçümsemişler ve sadece bir teşkilatın eseri sanmışlardı. Muhataplarımız bizzat kendi menfaatlerini, bir kere daha yanlış teşhisin kurbanı kılmasınlar” ifadelerinde bulunuluyordu22. Miting esnasında pek çok kişi halka hitap etmişti. Miting’de konuşma yapanların bazıları şunlardı; Kıbrıs Türktür Partisi Genel Başkanı Dr. Fazıl Küçük, Londra Kıbrı

 

 

 Bu kampanyalara birkaç örnek vermek gerekirse; Nevşehir lisesi öğrencilerinin kanlarıyla hazırladıkları Kıbrıs bayraklarını gösteren fotoğraflar yer almakta ve hazırlanan bu bayrak Londra Kıbrıs Türktür Cemiyeti başkanı Necati Serger’e verildi. Zafer, 15 Nisan 1958; “Şereflikoçhisar’dan kardeşlerimize” başlığı ile, Şerefli Koçhisar Cumhuriyet İlkokulu öğrencilerinin kanlarıyla çizdikleri Kıbrıs haritasını kaymakama takdim ettiler. Zafer, 26 Nisan 1958; 13 yaşındaki Baf Türk koleji 1-C sınıfı öğrencisi olan Kıbrıslı Türk çocuğu olan Cahit Fatihgil, Başbakan Adnan Menderes’e, üzerinde kanla çizilmiş Kıbrıs haritası bulunan bir Türk bayrağı gönderdi. Bayrakla birlikte gönderilen mektupta, “Efendim, size iki günden beri bir bayrak yapıp arkasını da beyaz bir renk kumaşla kaplayıp üzerine kanımla yapılmış bir Kıbrıs haritası çizmeyi düşündüm. Akşamleyin bunu annemle söyledim. Bu fikrimi beğendiler ve bana yarın mektepten geldiğin zaman her şeyi al ve düşündüğünü yapıp başvekilimize yolla dediler. Bende istediğimi yaptım” ifadeleri bulunmaktaydı. Daha sonra Adnan Menderes bu bayrağı İstanbul’a mitinge gönderecektir. Zafer, 8 Haziran 1958. 18 Ahmet Hamdi Başar anılarını yazdığı kitabında Demokrat Parti’nin Kıbrıs konusunu, ülkedeki bozulan ekonomi ile birlikte artan muhalefete karşın, gündem değiştirmenin bir aracı olarak kullandığını, “… Kıbrıs meselesini alevlendirerek halkı ayaklandırmaya ve heyecana getirmeye ve iç davalardan gözünü ayartma” çalıştığını ifade etmektedir.

Ankara Mitingi, 12 Haziran 1958 Perşembe günü, İstanbul’da olduğu gibi saat 14’te önce saygı duruşu ve ardından okunan istiklal marşı ile başladı. Miting davetini yapan Türk Milli Talebe Federasyonu Genel Başkanı Vahdet Tayan miting açılış konuşmasında “Kıbrıs davasında taksimin, Türk milletinin yapmış olduğu bir fedakârlık olarak algılanması gerektiği” vurgusunda bulunarak, Amerika’nın da konuyu bu şekilde anlaması gerektiğini ifade ediyordu. Bu durum Türk Kamuoyunun, Kıbrıs konusunda Amerika’dan beklentilerini yansıtıyordu. Kıbrıs Türktür Partisi Genel Başkanı Dr. Fazıl Küçük’ün, Kıbrıs’ta var olan durumu ortaya koyduğu konuşmasında, “Kıbrıslı Rumların Makarios önderliğinde örgütlenerek Türkleri öldürdüklerini, Türklerin kendilerini koruma durumuna geçtiğinde, Rumların, Türklerin kendilerini katlettiği propagandasını yaptığına” değinmişti. Ada’daki durumun çok kötü olduğu, çadırlarda yaşayan insanların bulunduğu ve bu durumdan Ada idarecilerinin Türkleri sorumlu tutarak, Rumların şımartıldığını ifade ettiği konuşmasının sonunda, bu durumda çıkışın tek yolunun taksimle birlikte Mehmetçiğe düştüğüne değiniyordu. Konuşmasının sonunda Dr. Küçük’e, Talebe Federasyonu tarafından, Kıbrıslılara verilmek üzere, federasyonun gönüllü olarak kaydına başladığı “Kıbrıs Türk Gençlik Ordusu” adına İstiklal Harbinde kullanılmış bir gümüş kılıç; Dumlupınar Kocatepe’den, Mustafa Kemal’in “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri” dediği yerden getirilen toprak ve bir Türk bayrağı hediye edildi29. Kıbrıs Türktür Kültür Derneği Başkanı Mehmet Ertuğruloğlu, “Kıbrıs, Anavatanla birleşmek için her fedakârlığı göze alacaktır. Türk milleti Kıbrıs meselesinde kararlıdır. Ada’nın tamamı üzerinde hak sahibi olmasına rağmen dünya barışı uğruna son fedakârlık olarak taksime razı olmuştur” ifadelerinde bulunurken; Türkiye Talebe Federasyonu eski başkanı Yavuz Kadıoğlu, “Milli parolamız bir zamanlar ‘Ya İstiklal Ya Ölüm’dü. Sonra ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ oldu. Şimdi ‘Ya Taksim Ya Ölüm’ oldu” diyerek, Kıbrıs 29 Zafer, 11 Haziran 1958. 10 konusunda Türk tezinin parolasını kalabalığa onaylatıyordu. Bu ve buna benzer pek çok ifadenin yer aldığı konuşmalar ardı ardına gerçekleştirilmişti. İstanbul’da olduğu gibi Ankara’da da Kıbrıs davasında gençlik örgütleri ön plandaydı. Miting sırasında, “Dedem koynunda yattıkça benimsin ey güzel toprak”, “Taksime razı olmasan gelir hepsini alırız”, “Kıbrıs’a yol Anadolu’dan gider”, “Baş verir Kıbrıs’ı vermeyiz”, “Ölmek var dönmek yok”, “Ya böleceğiz, ya öleceğiz”, “Taksim sulh için son fedakârlığımız”, “İnsan kalpsiz Türk Kıbrıs’sız olmaz”. “Yunan dikkat et Menderesi taşırma! On iki adaları sel alır”, “Sayın Başvekilimiz, trafik fenerlerinin yeşil yanmasını emret yeşil adaya yol alalım”, “1453’de Fatih’i, 1922’de Atatürk’ü, 1958’de de torunlarını karşında bulacaksın” yazılı dövizler ellerde dolaşıyor; İstanbul’da olduğu gibi Ankara’da Makarios kuklaları darağaçlarında asılıyor ve yakılıyordu30. Saat 16’ta konuşmalara son verilerek, kalabalık Ulus’a doğru yürüyüşe geçti ve Atatürk Anıtına çelenkler konuldu. Miting esnasında, muhalefet lideri İsmet İnönü’nün miting alanına gelmemesi yönünde çeşitli tertiplerin alındığı konusunda haberlerde basına yansımıştı 31. Ülke içersinde düzenlenen mitinglere yönelik, Türk Ortodoks Kiliseleri Başkanı Papa Eftim32, Türk Milli Talebe Federasyonu’na bağlı gençlerle yapmış olduğu konuşmasının basına yansıyan bölümlerinde, İstanbul Rum Patriği Athenagoras’ın, Makarios’la aynı gayeye paylaştığını, Athenagoras ve etrafındaki papazların yurt dışına çıkarılmaları gerektiği, patrikhanenin Megala İdea’ya hizmet ettiğini söylemişti33. Papa Eftim’in, Kıbrıs konusunda bu ve buna benzer, Türkleri destekler nitelikteki ifadeleri, ülke içersindeki Rum kesiminde rahatsızlıklar yaratmıştı. Papa Eftim’in şahsına yönelik giderek artan tehditler üzerine, Galata’da yer alan “Panayia” kilisesi çevresinde güvenlik önlemleri alınmıştı. 30 Zafer, 13 Haziran 1958. 31 Milliyet, 13 Haziran 1958. 32 Papa Eftim, 1884 yılında Ankara Vilayeti Yozgat Sancağı Akdağmadeni kasabasında doğmuştur. Asıl ismi Pavli Karahisarlıoğlu’dur. 1918'de Keskin Metropolit Vekili olmuştur. O dönemde Anadolu'da ve İstanbul'da yaşanan gelişmeleri yakından takip eden Papa Eftim, Fener Rum Patrikhanesi'nin karşısında yer almış, buradan gelen ve Hıristiyanların Türklere karşı harekete geçirilmesini isteyen talimatları uygulamadığı gibi özellikle Orta Anadolu'daki Ortodoks Türklerle temasa geçerek onları milli mücadeleye destek olmaya çağırdı. Büyük Taarruz'dan hemen sonra da Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi'nin kurulmasını sağladı. Mustafa Kemal'in "milli mücadelede bize bir ordu kadar hizmet etti" dediği Papa Eftim, 14 Mart 1968'de İstanbul'da öldü. Papa Eftim ve Türk Ortodoksları için bakınız; Yonca Anzerlioğlu, Karamanlı Ortodoks Türkler, Phoenix Yay., Ankara, 2010; İbrahim Erdal, “Türk Basınına Göre Ortodoks Türklerin Milli Mücadele’deki Tutumu”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S 35-36, Mayıs-Kasım 2005, s. 333-343; Mehmet Okur, “Milli Mücadele Döneminde Fener Rum Patrikhanesinin ve Metropolitlerin Pontus Rum Devleti Kurulmasına Yönelik Girişimleri”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S 29-30, Mayıs-Kasım 2002, s. 101-116. 33 Milliyet, 12 Haziran 1958. 11 Kıbrıs konusunda iki büyük ilde arka arkaya gerçekleştirilen mitingler sonrası, diğer illerdeki miting hazırlıkları hız kazanıyordu. 15 Haziran’da, İzmir Yüksek Tahsil Gençliği tarafından, Bornova Spor sahasında gerçekleştirilen ve çok büyük bir kalabalığın katıldığı İzmir Mitinginde, diğer mitinglerde olduğu gibi ön planda gençlik ve kadın örgütleri yer alıyordu. Mitingi esnasında Kıbrıs Türktür Partisi Genel Sekreteri Osman Örek, düzenleme kurulu başkanı Tıp Fakültesinden Necip Acar ile birlikte birçok konuşmacı söz almıştı 34. Osman Örek’e, konuşmasının sonunda, Atatürk büstü ve gençlerin kanlarıyla çizdiği Kıbrıs haritası verilmişti. Ayrıca miting Kıbrıs’ta da radyodan yayınlanmış ve Ada’da heyecan yaratmıştı 35. Aynı gün Adana’da düzenlenen mitinge Dr. Fazıl Küçük katılıyordu. Fazıl Küçük burada yaptığı konuşmasında taksim tezi üzerindeki ısrarlarını ve Kıbrıslı Türklerin haklılıklarını ortaya koymuştu. Konuşması sonrası Türkiye Milli Talebe Federasyonunun kanı ile çizdiği bir Kıbrıs haritası, mücahitlerimiz tarafından da milli mücadele yıllarından kalma mermi dolu şarjör, esir düşen Yunan Generali Trikopis’ten alınmış olan tarihi kılıcı temsilen bir kılıç hediye edilmişti. Bu mitinglerde de Makarios duyulan öfke kalabalıklarda hissediliyor, köpekler Makarios kılığına sokuluyor, kuklaları darağaçlarında asılıyor ve yakılıyordu36. İzmir’de miting dışında bir diğer önemli gelişme, mitingden bir gün önce, İzmir’de bulunan NATO karargâhındaki yaklaşık 200 kişilik Yunan personelinin, aileleriyle birlikte, 10’na yakın uçakla karargâhı terk etmesi ve Yunanistan’a gitmeleriydi. Basında “Efzunlar Dağa Küstü’ Yunan Jesti!” şeklinde verilen haberde, olayın NATO’nun bilgisi dışında gerçekleştiği ve Türkiye’ye yönelik Yunanistan’ın bir gözdağı olduğuydu. Yunanistan ayrıca iki ülke arasında oluşan gerginlik sonrası Ankara Büyükelçisini de geri çekiyordu. Yunan dış işleri bakanı Averof, “Bu geri çekmede ciddi sebeplerinin olduğunu, Türklerin tahrik edici hareketleri karşısında çekilmeye karar verdiklerini” söylüyordu37. Yunanistan, ülkesinde yapılacak olan bir NATO toplantısını iptal ederken, toplantıya katılacak olan 4 Türk subayı da geri dönüyordu. Yunanlılar iptal gerekçesi olarak, iki ülke arasındaki ilişkilerin gerginliğinin Yunan ve Türk subaylarının işbirliğini imkânsız kıldığını ve bu durumun konferansın iptaline gerekçe teşkil ettiğini ileri sürmüştü. Olaylar sonrası, Yunanistan dış işleri bakanı Averof ,34 Zafer, 16 Haziran 1958. 35 Milliyet, 16 Haziran 1958 36 Milliyet, 16 Haziran 1958 37 Milliyet, 17 Haziran 1958 12 mecliste yapmış olduğu konuşmada, İzmir’deki NATO üssünün başka bir yere naklini dile getirdi38. NATO’nun güneydoğu kanadının savunmasında yer alan iki kritik ülke arasında oluşan bu olumsuz hava, başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere, Kıbrıs konusuna bir an önce bir çözümün bulunmasının zorunluluğunu getiriyordu. ABD’nin en önemli önceliği Kıbrıs’tan dolayı iki NATO üyesi ülke arasındaki gerginliğin çatışmaya dönüşmesini engellemekti. Kıbrıs konusunda 17 Haziran’da açıklamak üzere bir çözüm planı hazırlamakta olan İngiliz Başbakanı Macmillan’ın, NATO’nun müdahalesiyle planını açıklamayı iki gün ertelemişti. TBMM 16 Haziranda Kıbrıs’a yönelik yapmış olduğu gizli oturumda, oybirliği ile Kıbrıs adasının taksimi yolunda almış olduğu kararı tüm dünyaya ilan ediyordu. Bu kararın içeriğindeki önemli noktalar şöyleydi; “… Kıbrıs’taki son olaylar da göstermektedir ki, bu çok tehlikeli durumun bir an önce nihai bir hal şekline bağlanmasına yönelik kesin bir aciliyet haline gelmişken, bunun için de tek, adil, haklı, ılımlı hal şekli olan taksimi, vakit geçirmeden kabul etmek gerekmektedir. Ada’da iki toplumun arasındaki güvensizlik ve düşmanlık, bu toplumların artık bir arada yaşamalarına ve bir idare altında işbirliği yapmalarına olanak tanımamaktadır. Ada’da sulhun ve sükûnun yeniden geri gelmesi için, bu iki toplumu, fiilen ve hukuken birbirlerinden ayırmak ve Türk toplumuna, hiçbir zaman ve hiçbir suretle, onun yaşama hakkına ve özgürlüğüne kastetmiş olan Rum toplumunun tahakkümü altında bırakılmayacağı hususunda tam güvence vermek gerekmektedir. Bu nedenle Ada’nın sulh, sükûn ve refahını sağlamak ve gerekli dostluk ve anlayış havasını yeniden yaratmak için nihai bir çözüm ve azami bir fedakârlık olarak taksimi kabul etmek ve uygulamak kaçınılmazdır”39. Meclis oybirliği ile almış olduğu bu kararla taksim tezi bir devlet politikası haline gelmişti. Türkiye, devlet politikası olarak Kıbrıs Sorunun çözümünde taksime yönelik çözümü ortaya koyarken ve bu çözümde Kıbrıs’ta ve Türkiye’de yaşayan Türk halkının geniş desteğini alırken, İngiltere Başbakanı Mac Millan 19 Haziran’da Avam Kamarasına verdiği Kıbrıs’a ilişkin beyanatta, Ada sorununun çözüme yönelik planını açıklıyordu. İngiltere, Kıbrıs üzerindeki hükümranlığını yedi yıl müddet için Türkiye ve Yunanistan’la paylaşmaya hazır olduğunu, adada İngiliz vali yanında Türkiye ve Yunanistan’ında birer temsilcinin bulundurmasını temel alan bir öneri getiriyordu. İngiliz Başbakanı Mac Millan, Kıbrıs’ta her iki cemaatin kendisiyle ilgili işlerde muhtariyete sahip bulunacağı, temsili bir hükümet  38 Milliyet, 25-26 Haziran 1958 39 Zafer, Milliyet, Ulus, 17 Haziran 1958. 13 sisteminin kurulacağı; Kıbrıslı Rumlarla, Kıbrıslı Türklere İngiliz tabiiyetini muhafaza etmekle beraber Yunan veya Türk tabiiyeti verecek olan hükümleri kabul edeceği; yapılacak olan anayasada iki cemaatin her biri için ayrı bir temsilciler meclisinin kurulmasını öngörüyordu. Uluslar arası alanda Kıbrıs konusunda bu gelişmeler devam ederken, ülke içersinde Kıbrıs mitingleri devam ediyordu. 23 Haziran tarihine kadarki süreçte gerçekleşen mitingler şunlardır: 8 Haziran İstanbul; 9 Haziran Adapazarı; 12 Haziran Ankara; 14 Haziran Antakya, Kayseri, Ordu; 15 Haziran Adana, İzmir, Hatay, Kırıkkale; 16 Haziran Malatya; 17 Haziran Erzurum; 19 Haziran Antalya, Samsun ve Elazığ; 21 Haziran Eskişehir, Balıkesir ve Maraş; 22 Haziran Konya, Bursa ve İskenderun mitingleri. Bütün mitinglerde gençlik örgütlerinin ön planda olduğu; mitinglerin düzenlendiği illere, çevre illerden de yüksek katılımların olduğu dikkat çekmekteydi. Antalya mitingi sonrası gençler deniz açılarak ve Türk karasularının bittiği yere “Kıbrıs bugün karasularımızdan çıktık, yarın karasularındayız” yazılı çelenk ile gençlerin kanlarıyla yazdıkları ve içinde, “Denizler, gökler ve karalar şahidimiz oldun ki, Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır” mesajını ihtiva eden kağıt, bir şişe içine konularak Kıbrıs’a gönderilmek üzere denize bırakılmıştı 40. Samsun, Eskişehir ve Konya mitinglerinde Dr. Fazıl Küçük konuşmalarda bulunmuştu. Konya mitingi İstanbul, Ankara ve İzmir radyolarından canlı verilmiş; miting esnasında Dr. Fazıl Küçük’e, Ermenek gençliğinin kanlarıyla çizdikleri Kıbrıs haritası ve Türk bayrağını armağan edilmişti. İskenderun mitingine, Hataylı Ortodokslardan destek gelmiş. Ortodoks cemaati adına İskenderun Gazetesi sahibi Suphi Levent’te bir konuşma yaparak, taksim lehinde fikirlerini ifade etmişti. Maraş’ta yapılan mitingde, Havuzlu Meydana Kıbrıs ismi verilmiş, geçmişte Lala Mustafa Paşa komutasında fethedilen ve 37 bin Maraş eyalet askerinin kahramanlıklarına izafen, Kıbrıs’ta bir Maraş isimli kasabanın kurulması, Maraş’la Kıbrıs arasında maddi ve manevi bir bağın bulunması, mitingi daha anlamlı bir hale getirmişti41. 23 Haziran itibariyle ülke genelinde Kıbrıs’a ilişkin mitinglere son verilmesi düşünülürken, illerden gelen yoğun istek üzerine mitinglere devam kararı alınmıştı. 23 Haziran Kastamonu; 24 Haziran Kars; 25 Haziran Çorum, Sivas ve Bingöl; 26 Haziran Niğde, Ordu, Aydın, Tokat ve Afyon; 28 Haziran Mersin ve Nevşehir; 29 Haziran Isparta; 2 Temmuz Çankırı; 4 Temmuz Gaziantep, Amasya; 5 Temmuz Urfa ve Sakarya; 6 Temmuz Çanakkale,  40Milliyet, Ulus, 20 Haziran 1958. 41 Zafer, 22-23 Haziran 1958. 14 Zonguldak, Uşak, Diyarbakır ve Hakkari’de mitingler düzenlenmişti. Taksim fikrinin hararetli şekilde savunulduğu mitinglere, genel anlamda baktığımızda; Fazıl Küçük’ün katıldığını Çankırı mitingine, katılmaları için Türk Ortodoksları Ruhani Başkanı Papa Eftim ve Fener Patriki Athenagoras’ta davet edilmiştir. Davet üzerine, Papa Eftim, “Kıbrıs Türk yurdunun bölünmez bir parçasıdır. Taşı toprağı kanıyla yoğrulmuş Türk yurdudur” ifadelerinin yer aldığı bir teşekkür telgrafı göndermiştir42. Diyarbakır mitinginde Fazıl Küçük’ten ve Papa Eftim’den gelen telgraflar okunmuştur. Çanakkale mitingi sonrası, Kıbrıs’tan gönderilen toprak Çanakkale Şehitler Abidesinin harcına karıştırılırken; Sakarya mitinginde, ülkede bulunan yaklaşık 30 bin Yunan tebaasının ülke dışına gönderilmesi ve Athenagoras ile patrikhanenin ülke dışına çıkarılması teklifleri dile getirilmişti43. Zonguldak mitingine Fazıl Küçük katılmış ve kendisine Zonguldak gençlerinin kanlarıyla yaptıkları bayrak verilmişti. Yüksek Tahsil Derneği tarafından düzenlenen Çorum mitinginde, İskilipli gençlerin kanlarıyla çizdiği Kıbrıs haritasının Dr. Fazıl Küçük’e gönderilmesi tezahüratlarla karşılanmıştı. Mitingler ülke genelinde devam ederken, devlet radyosunda 4 Temmuz’dan itibaren “Kıbrıs Saati” isimli bir program yayına başlayarak, Kıbrıs’ta meydana gelen olayları günü gününe kamuoyuyla paylaşacaktı. İlk açılış konuşmasını Dr. Fazıl Küçük gerçekleştirmişti44. Ulusal basında da Rumlara ilişkin asayiş haberleri ana sayfalarda yer alıyordu. Örneğin, bir Türk kızını döven, Fener Rum Kız Lisesi öğrencisi üç Rum kızın davaları gazetelerde yer alırken; bir başka haberde “Patriğin Kuryesi sınır dışı edildi” başlığı arlında, patrikhane ile Yunanistan konsolosluğu arasında irtibatı temin eden Teologos Sfirocras isimli Yunanlı kişiden bahsediliyordu. Sfirocras’ın, siyasi polisin takipleri sonucu, konsolosluktan patrikhaneye gizli talimatlar taşıdığı ve patrikhanenin de buna göre hareket ettiği tespit edilmişti. Patrik Athenagoras’ın özel kuryesi olan Yunanlının sınır dışı edildiği haberi yer alıyordu45. 4- SONUÇ “Taksim” tezinin bir hükümet politikası olarak ön plana çıktığı dönemde, 1958 yılı Haziran ve Temmuz aylarında ülke içersinde düzenlenen “Ya Taksim, Ya Ölüm” mitingleri, taksim tezine yönelik olarak Türk kamuoyunun desteğinin alınmasına ön ayak olmuştu. Başlangıçta Kıbrıs’ın tamamının Türklere verilmesi temel hedefken; İngiltere’nin de desteği  taksimi ön plana alan Türk hükümetinin, bu kapsamlı politika değişiminin ülke içerisinde yaratacağı olumsuz tabloyu, 1958 mitingleri, hükümet adına tersine çevirecekti. Mitingler ile birlikte ortaya çıkan halk desteği, Türk hükümetinin içerde ve dışarıda, Kıbrıs konusunda elini güçlendirecekti. Ülke genelinde düzenlenen Kıbrıs mitinglerinin düzenlenmesi ve yürütülmesinde, ön planda öğrenci ve gençlik dernekleri yer almıştı. Ayrıca kadın ve işçi örgütlerinin de mitinglere destek verdikleri görülmektedir. Özellikle gençlik içerisinde “Kıbrıs”a ilişkin ortaya çıkan bu duyarlılık ve düzenlenen mitinglerin geniş halk kitlelerine ulaşması, sonraki yıllarda ülke gündeminde ki yerini koruyacak olan “Kıbrıs Sorunu”na ilişkin geniş halk desteğini de beraberinde getirecektir. Sonuç olarak ülke genelinde 44 ilde gerçekleştirilen ve toplamda iki buçuk milyonu aşkın kişinin yer aldığı Kıbrıs mitingleri, Türk kamuoyunun Kıbrıs’a yönelik duyarlılığının en önemli göstergesi olmuştu.


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

"amonka muyamba da tunga" yani "kıyakçılığın sonu ayakçılık"

ÜLKEM