DEDEMİN MEKTUBU
Oğlum,
Mektubunu aldım. Mektup
yazacaktım, o gün posta yok cumaya gidecekmiş. O zamana kadar seni gelir diye
bekledik maalesef sen de oralı bile olmadın.
Şimdi ana ve babanın düşünce ve
görüşleri ana ve babaya itaat edecek bir evladın bütün hayatı boyunca
arkadaşlık edeceği eşi seçmekte göstereceği titizlik ve düşünceleri ve en böyük
vebalı yüklendiklerini elbette takdirden aciz değilsin. Çünkü artık atini bırak
istikbali biraz olsun görmen lazım gelen bir vazifen ve istikbalin hayat
arkadaşı seçmek ve idrakli görüşlü hareket etmek çok doğru ve yerinde olan bir
şeydir. Ne Muammer’in ve ne de benim laf ve sözlerimiz senin görüşlerine engel
olamaz. Fakat uzun seneler ve hali hazır içinde bulunduğumuz zaman ve zemini
sen o kadar idrak edemezsin. Gerek Letice, Kadriye, Kemal, Muharrem bunlar kısa
görüşlü ve kısa düşünceli insanlardır. Burayı uzatmayayım şimdi asıl mevzuya
dönelim.
Hüseyin’in kızı, evet babası zengin
olabilir, belki de sana yardım edebilir, fakat bir gün olurda ufak bir kalbini
kırdığı zaman onun servet ve samanını ayakaltına alır ve çiğnersin. Çünkü bizim
karakterimiz üzüm için bağ duvarına yaslanmayız. Serveti Allah verir. Bu kız
fena değil, gözde horda değil, ince işleri var. Nispeten terbiyeli ve ufak bir
israftan çekinir. Baba ve anasından öyle gördü, seni ev yapmak bir aile
saadetine kavuşturmak için ümidim vardır. Senden mektubu alınca sarhoştum
Pembiş kapıdaymış yanına vardım, senin kızı alacağım dedim. Onun üzerine
Melihagile belki sekiz defa gelmiş,
Yüksel’i severiz, kendimizindir, biz bir şey istemeyiz diye zımmen söylemiş.
Elleri ile hatta ufak bir masrafla alabilirim. Hem şimdi bir tek kelime ile
peki diyecekler. Bu böyle. Bunun vereceği çeyiz bir evi idare edecek durumda
bulunur ve masrafsız iş de olur. Fakat yokarıda dediğim gibi servet ve saman
elin olduğu ve bir gün ufak bir can sıkıntısı ile baştan aşağı kırıp dökmek
karakterine haiz bir oğlum olduğunu ve bu halini bildiğim için bu hususları
incele, düşün.
İkincisi, bizim Zübeyde’nin
kızına gelince, ilk mektep mezunu, kız sanat okulunu bitirmiş. Güzellik
itibariyle ayın on beşi gibi parlayan mehtaptır öbürünün yanında. Fakat fakir,
bunula beraber kendimizin ve kendi varlığımızdır. Dur değin yerde durur, yanına
takar bir memur olursan sana layık bir karılık ve evine sadakat gösterecek bir
varlığa sahiptir, hem sana hem yuvasına bağlı bulunmakla beraber emrinde bir
köle bir kadın olarak ebedi kalır. Yokarıdaki biraz malına mağrur olabilir amma
bunda bu olmaz.
Şimdi üçüncü mesele Perihan, bu
kız ise, bu günkü durumunla mütenasip onunda aslı belli, nesli belli, mutaassıp
bir baba evladıdır. Fakat tahsili, görüşleri, anlayışları senin kafanla birdir.
Ona belki sert söyleyemezsin fakat anlaşırsın. Birbirinizi ikna suretiyle aile
yuvasının ne demek olduğunu sen de idrak eder, oda idrak eder ki hakiki bir
saadet yuvası ve anlayışlı bir varlıkla aşacağınızı ümit ederim. Bu gün ticaret
lisesi bitirmiş ve Ankara terbiyesi görmüş bir kızdır. Oldukça münevver
zümreler içerisine dahil olmuş. Birbirinizi anladıktan sonra hakiki bir yuvaya
sahip olursunuz. Nazari ile bak benim halime, niçin Letice teyzenle
anlaşamıyoruz, sebebi onun cehaleti ve kocasına karşı göstermesi icap eden bazı
noksanlıklarıdır. O da okuryazar ben seviyede bir insan olsaydı belki bu
şekilde olmazdı, belki bendeki asabiyet, okuryazar olsaydı ayrılmamıza sebep
bile teşkil ederdi. Bugün Perihan bir memuriyet alsa bir bankaya girse, sen de
bir bankada bir müddet çalışsanız ve evinize azami altı yüz lira girer. Yine refah
ve saadet içerisinde yaşarsınız zamanla orada gece ticaret lisesi varmış sende
ona devam eder yüksek ticaretten mezun olur yine de ticaret hayatına atılmış
olursun. Perihan şimdi gece ticaret lisesine devam edecekmiş, Hacı söyledi bir
get Emine nenem gelmiş ziyaretine geldim diye bir uğra hal ve ahvalleri
hakkında bir fikirde bulun. Bunlar eyi düşünülecek kafa yoracak işlerdir. Eş
seçmek ebedi bir arkadaş olacağın kızı bulmak zordur. Hatta ben bile ısrar
etsem sen beni ikna yoluyla iknaya çalışman lazım. Her ikimizin görüşleri
birleştiği zaman o zaman karar vermek ancak kabil olabilir.
Geçen gün bundan on gün evvel
yine bermutat sarhoştum, evde otururken aklıma esti Ankara’ya gelmek için
Tosunun İbrahim ağaya vardım. 100 lira aldım, bilet aldım, tekrar döndüğümde –
ne yapacaksın ANKARA’DA –dedi. Ben de bizim çocuğu nişanlayacağım, sizler
zenginsiniz yanınıza uğranmaz, deyince “oyleyse biraz tehir et get paranı geri
al” dedi ki, ben de kızımı veririm manasına gelir. Ufak bir masrafla onu da
alabilirim. O da zengin,o da servet sahibi ve hem de pek temiz, temiz dedikçe
temiz bir adam meteris çarşısının hepsine değişmem. Fakat bacın Aysel, kız
biraz çirkin dedi. Çirkin de değil biliyorum ama ailev terbiyeli, deveci kızı
yinede, buna rağmen zamanın münevver çocukları meyanında, şimdi cahil çocuk
kaldı mı. O da ben de biraz aldırış etmedim. Burası lazım değil. Aşağıya indim
cebimdeki yüz lirayı- İbrahim ağaya götür ver- dedim ama kime dedim bilmiyorum.
Yalnız Tecirin Hasan Hüseyinden şüpheleniyorum amma hatırlayamadığım için bir
şeyde söyleyemiyorum. İşte bu yüz lira da böylece getti canım… ve canın sağ
olsun, üç gün yine içki yüzünden hasta yattım, kalktım neden sonra para aklıma
düştü. Sana temin ederim ki Yüksel kırk nasihatten bir musibet evladır derler. Yirmi beş senedir içtim zararından başka bir
şey görmedim. Artık bu son, kararım katidir buna kalbin gibi emin olabilirsin
aslan oğlum. Artık bundan sonra içki bana haram oldu, kalbin gibi inan. İftihar
ettiğim bir şey var o da elhamdüllillah kimseye muhtaç olmadan seni bu güne
kadar yetiştirmem, kızımı gelin etmem, evimi yaptırmam. Nu serhoşlugun ifratına
varsam sizlere bakamasam ne olurdu. Olmasa eyidi amma oğlum bu günümüze de
şükür, daha kötüsü de var bu halimizle yine iftihar edelim.
Bu faslı da kapatalım, gelelim
asıl mevzumuza iyi düşün, eyi taşın bu üç kızdan hangisini tercih edersen
tercih hakkı senin, tensip hakkı bizim, daha olmazsa sabır et, elde neler var
fakat dibi görünmedik kapıdan su içmek biraz zor, bu zamanda el kapısına varmak
ancak maddi varlığa dayanır, fakat senin gibi istikbalini temin etmiş bir genç
için herkes ağzını açmış vereyim der. Ben bu kanaatteyim. Dışarıda mitik var,
kulağım sağır oldu ve hem de yoruldum. Benim yorulduğumdan daha fazla senin kafan
işlesin ve kafanı yor. Kati kararını bildir ve hem de kim ne derse desin ancak
baba ve oğul arasına kimsenin fikri girmesin. Çünkü senin ve benim kafam biraz
işler ve ileriyi görerek hareket ederiz ümidindeyim.
Ya taksim ya ölüm avazeleri yükseliyor, Nevşehir
yer yerinden oynadı, binlerce halk demirci dükkanının önünde bağırıyor. Bunu
arife günü yazdım fakat ne zeman postaya vereceğim belli değil. Aman Yüksel
senden ayrılmak istemiyorum, yazayım yazayım istiyorum ama artık kafam şişti.
Kısaca yokarıda söylediklerimi iyi anla ve eyi düşün. Netice kararını ver bana
bildir. Ben her üçü hakkında karara varamıyorum, karar senin sonra bana kabahat
bulma, senin gibi bir evlada sahip olduğum için bahtiyarım çünkü haylaz ve
cahil bir evlat olsaydın ne yapardım. İşte ufak bir evlenme işinde herkes
Yüksel’e vermeyip de kime vereceğiz
Demeleri beni bilseniz dünyanın en mesut ve
bahtiyar babası yaptı. Allaha ısmarlar sevgilerimle gözlerinden öperim.
Kulağıma cırıl cırıl bir kadın sesi geliyor kim bilmem. Ya taksim ya ölüm,
osandık radyodan da buradan da daireden hem yazıyorum hem dinliyorum. Huuhhh
bir cigara yakayım müsaade buyuru musunuz beyefendi. İstersen Kucurun hacı
Ahmedin kızını da alabilirim, yalınız olmaz, canın sağ olsun. Şu cigarayı
içeyim de ikinci bir yazı daha var onuda yazayım. Fakat bu lafım kati ve sözümü
tutmak suretiyle yazacağım müsaade. İşte sigarayı yaktım dinleniyorum… Al sana
bir laf daha – muhterem hemşerilerim, din gardaşlarım, buraya toplanmış bulunuyoruz,-
mitikden kısa notlar operlodan geliyor ses anlaşılmıyor. Aslan diyarında
kaleden gör bir top sesi, cigara yarım,
dışarıya çıkacağım osandım. Mektep işinde mecburi hizmete neyim girme onu da
tafsilatlı yazarım; gözlerinden öper ulu tanrıya emanet eylerim. Allaha
ısmarlarım arslan oğlum. Ragıp Bey’e(ragıp üner) verdiğin hediye hakkında ne
konuştun malumat yaz. Yazını okunaklı yaz okunmuyor, müşkilat çekiyoruz. Çoluk
çocuk cümlesi selam eder. 27/6/958
Baban
Selamlar Ayse Hanim, blogunuzu takipteyiz :)
YanıtlaSilçok güzel bir mektup yaaa :)
YanıtlaSil