Kayıtlar

Ağustos, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Resim
Mahalle hikayesi 5 Düğünler her bölge için farklılık gösterir. Değişmeyen tek şey kız tarafı ne alacak, oğlan tarafı ne alacak? Bizim buralarda oğlan evinin işi pek zor. Dayım evlenirken küçüktüm ama o tatlı telaşı anımsıyorum. “Yaşlandım mı ne? Dün yediğimi unutuyorum ama!” Masrafların çok olması yüzünden mi bilinmez. Daha eve gelin gelmeden "elkızı", düğün evi de" elkapısı" damgasını yer. Bir gün sabah erkenden kalkıldı. Aman ne koşuşturma, hayatlar süpürüldü. Dedem damdaki halı minderine oturup kahve değirmeni elinde kahve öğüttü. Dünürcü başıymış Demşek Fadime (ayağına çabuk, hareketli kişi) etekleri zil çalarak geldi. Bugün dutu (hediyelik bohçalar) götüreceklermiş. Annem ve Alamanya'dan izinli gelmiş teyzem, nişastaları ellerine, yüzlerine bulayarak tül gibi baklava hamurları açtılar. Dayım çerezci Hacı Ömer'den aldığı iki şinik, özel kavrulmuş, tazecik çerezleri, yanında çalışan, çot parmaklı yamak Osman'la gönderdi. Dutu giderken b...
Resim
Mahalle hikayeleri 4 Bu gün size tandır evinde pişirilen kışlık hatta yıllık yufka ekmek yapımını anlatacağım. Zengini fakiri herkes kışlık ekmeğini kendisi yapardı. Bir gün önceden ev sahibi komşuları gezer, " bacım bu gece ekmek yapacağım keşike gelin mi?" Diye sorar. Keşik ya da öndüç, imece demek. Anneannem kimseye gitmediği için parayla gelen komşuları çağırırdı. Kirli Saniye, cinlerin Pembiş, eşekçi Elmas, Dursaf yenge, Miyenci’nin Saliha… Babaannem pek ekmek yapmazdı küçücük yaşta ölen ablasının yerine gelin olmuş,dedem memur adam bir de alkol sorunu evde pek tat tuz yokmuş. Ama kız kardeşi Meliha teyzem kendi ekmeğini yaparken bir testi de kadersiz bacısına yaparmış. Amcanın karısı Kadın yengem ve teyzeler hiç elini çekmemişler çocukların üzerinden. (babaanne öyküsünü ilerleyen zamanlarda yazacağım) Hamur akşamdan hazırlanır, yedi testi su bir leğene dökülür alabildiği kadar un ile yoğrulur. İçine biraz tuz birkaç damla sirke dökülür. Biz çocuklar i...
Resim
Mahalle hikayeleri :3   Yukarıdaki fotoğrafta halamın düğününde annem, amcam, babam ve ben. Gelin alma yapılmadan önce misafir odasında çekilmiş. Babaannem ölünce yerine kız kardeşi verilmiş bu yüzden teyze çocukları kardeşliği ama babam iki bacısını da ayırmaz, özlük üveylik hiç konuşulmazdı. Belli ki bacılarıyla damatsız bir fotoğrafları olsun istemişler. Babamın bordo kaşmir yeleği bu gün gibi gözümün önünde. Amcamın yakışıklılığı görmemek mümkün değil, annem Timtim Sebahat’ta   yaptırdığı saçları ve ipek beyaz gömlek siyah maksi tafta eteği ile çok şıkmış. Fakat tüm bunları gölgede bırakan halamın güzelliği ve kırık beyaz saten gelinli ile zarafeti, tacının altındaki kara gözleri…   Kars’lı Favzi eniştem Ankara Etibank’ta topoğraf memur. Babam doğulu birine kız vermekten pek hoşlanmamış ama halamın da Emekli Sandığı sınavlarını kazanıp orada çalışacağını duyunca razı olmuş. Babaannem, “memleketin madenlerini, topraktan çıkarıp fayda sağlayan şeyler yapıyorlarmış” d...
Resim
Mahalle hikayeleri 2 Yoğun istek üzerine Türkmen nam-ı diğer Herikli Mahallesi meselime devam ediyorum. Efendim; şimdi geceleri yarasalar ve baykuşlara, gündüzleri güneşin sarı sıcağı ve fakirlere kalmış bu mahallenin bir girişi bir çıkışı var. Filmlerde gördüğümüz Teksas kasabaları gibi yani. Bir ucu Meteris Çarşısı’na, bir ucu da askerlik şubesine, karşısından da Depboy'a (stadyum)iner. Niye debboy bilmem. Hadi şimdiki gençlerin geyik muhabbeti gibi, dep vurmak, boy İngilizce erkek çocuğu olsa anlarım ama o yıllarda böyle bir şey yok. (derken Depboy’un askeri malzeme deposu olduğunu öğrendim) Halk futbola çok düşkün. Kamil Amcam Nevşehir Spor Kulübü’nün başkanıydı. Hatta babam da ilk kuruculardanmış. Çarşamba günleri mahallenin kadınları erkenden işlerini bitirir, okuldan dönecek çocukları doyurması için evdeki büyük kızı tembihler: “Gadasını aldığım gardaşlarını doyur, evden çıkma emi?” Sonra koruk ekşisi ile pişmiş dolmaları, börekleri çıkın yaparlardı. Yaşmağını sar...
Resim
Mahalle hikâyeleri 1 (iki evin hikayesi) Halakızı Demet'le doğduğumuz, büyüdüğümüz eski mahalleye gittik. Baba evim ve anne evim bitişikti. Yani babam, komşu kızına yan gözle bakmış.  Bir zamanlar asaletle duran evler, şimdi feleğin çemberinden geçmiş yaşlı, hala çekiciliğini yitirmemiş konsomatris eskisi gibi duruyorlar. Saçlar dağınık, dişler düşmüş, kırık çizgilerle dolu çehre, pınarı kurumuş ama neşesini içinde saklayan gözler. Fotoğraftaki sarı ev babaannemlerin, pembe ev anneannemlerin. Babamın babası, şehrin en bilgili ama fakir sağlık memuru Mustafendi (Mustafa Gaffaroğlu). Ben iki yaşımdayken çok genç yaşta sirozdan ölmüş. Annemin babası şehrin zenginlerinden, celeplik yaparak kazandığı paralarla tica rete başlayan Gurramettin Hüseyin Ağa (Hüseyin Yücel). Altı yaşında ayrıldığım bu mahalleye yıllar sonra döndüğümde geçmişin izlerinin silinmiş olması içimi a cıttı. Anadolu’nun uzak kasabalarında bankacı olarak çalışan babamın yıllık izinlerinde gelirdik Nevşehir...

BİZİMLE BİR GÜN GEÇİRDİĞİNİZ DE SİZİN DE BİR ÖYKÜNÜZ OLACAK

Resim
ÖYKÜ  BALAYI RÜYA BALAYI PERİ BALAYI MASAL BALAYI İnanna’nın kutsal evlenme öyküsü. İnanışa göre balayı başlangıcı. Nevruz bir Sümer ritüelidir. Sümer’in ünlü Tanrısı Tammuz(Dumuzi), bereket ve güneş tanrısıdır. En ünlü tanrıçası ise,bereket, toprak ve ay tanrıçası İnanna’dır.. Sümer inanışına göre, soğuk ve zor geçen kışın ardından baharın gelişiyle 21 Martta evlenirler.Aynı zamanda gece ile gündüzün eşit olduğu tarihtir. Güneş tanrısı Tammuz gündüzü, ay tanrıçası İnanna geceyi temsil eder ve bu geceyle gündüzün buluşmasıdır .İkisinin birleşmesiyle dünyada bolluk, bereket ve yeşillik gelir. Hayvanlar yavrular. Ateşin üzerinden atlamak da ateş  ile güneşi simgeler. Toprağa düşen cemre de bu gecenin ürünüdür. Kadınlar izledikleri, görmek istedikleri bütün nitelikleri, onun şahsında toplamışlar, onu yüceltmiş, ona tapmış ve hakkında yığınlarla şiir, hikâye yazarak ölümsüzleştirmişlerdir. O, güzelliğin, şuhluğun, çekiciliğin, şefkatin, hırsın, kavganın, önder...